88 yıl önce Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Sey Rıza, Resik Wusen, Wusené Seydi, Fındıq Ağa, Hesen Ağa, Hesené İvrayimé Qıji, Aliyé Mırzé Sıli Dersim’de yapılan yürüyüşle anıldı.
Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, Seyit Rıza ve arkadaşlarının katledilişinin 88’inci yıl dönümü dolayısıyla anma etkinliği düzenledi. Anmaya EMEP, SMF, DEDEF, Dem Parti, ESP, Munzur Çevre Derneği, DAD, KESK ve Partizan’ın yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Sanat Sokağı’nda bir araya gelen kitle, Kırmanckî “İnsanê Kamılî Xo Vir Ra Meke!“ yazılı pankart ile Seyit Rıza ile yoldaşlarının fotoğrafını taşıyarak yürüdü. Seyit Rıza Meydanı’na varan kitle, açıklama öncesi saygı duruşunda bulundu. Platform adına açıklamayı okuyan Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Ergin Tekin, idamın bugün hala yüzleşilmemiş bir tarih, kapanmamış yara ve adaleti bekleyen bir hafıza olarak durduğunu belirtti.
Kapitalist “vahşetin” en katı, en tekçi biçimi dönemin İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından halklara dayatıldığını, insanlık suçlarına imza atıldığını dile getiren Tekin, “Adına Türk-İslam sentezi denen ideolojik zemin üzerinden, bu coğrafyada yaşayan halklara yaşatılan soykırımlar zincirinin başlatılmıştır. Dersim soykırımı da bu soykırımlar silsilesinin halkalarından biri olarak gerçekleştirilmiştir. Yüz yıllara yayılan bir kuşatmaya, sayısız askeri sefere maruz kalan Dersim’in yeni dönemde ki tasfiye süreci ise Koçgiri halk hareketiyle başlatılmış, 1937-38’lerde ise zirveleştirilmiştir. Dersim, hem Kürt hem Alevi kimliği nedeniyle, on binlerce insanımızın katli ve kalanların sürgün edildiği bir soykırım planı saldırısına maruz bırakılmıştır. Dersimlinin o günden bu yana yaptığı şey ise, elde kılıç üzerine gelen bu gücün karşısında yaşamını ve yaşam alanlarını savunmaktan ibarettir. Uçak filolarının, zehirli gazların ve on binlerle ifade edilen askeri güçlerin kullanıldığı bu saldırıda, cenazelerimiz, ya nehirlere doldurulmuş ya da güneş altında bırakılarak kurda kuşa yem edilmiştir. Hayatta kalabilen ve sayısını bilemediğimiz, özellikle kız çocuklarımız ise bilinmeyen yerlere götürülmüş, bir daha da kendilerinden haber alınamamıştır. Dêrsim ileri gelenlerinden Sey Rıza, Resik Wusen, Wusené Seydi, Fındıq Ağa, Hesen Ağa, Hesené İvrayimé Qıji, Aliyé Mırzé Sıli, savunma haklarının dahi olmadığı düzmece bir mahkemede yargılanarak idam edilmiştir. Cenazeleri ise teslim edilmediği gibi bugüne kadar mezar yerleri dahi açıklanmamıştır” dedi.
‘YÜZLEŞME’ VURGUSU
AKP’nin yıllar boyunca Dêrsim’in acısını seçim malzemesi yaptığını, sözde yüzleşme söylemlerini günübirlik, politik hesaplara kurban ettiğini sözlerine ekleyen Tekin, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün ortada ne açılmış arşiv vardır ne bulunmuş kayıp çocuklar ne de gerçek bir özür. Aksine; Dersim’in dağları maden şirketlerine, dereleri barajlara, halkı, baskıcı politikalara teslim edilmeye çalışılmaktadır. Halkın iradesi kayyımlarla gasp edilmekte, inanç değerleri yok sayılmakta, kimliği ve kültürü sistematik biçimde baskılanmaktadır. Seyit Rıza’nın sözleri hâlâ kulağımızdadır: ‘Ayıptır, zulümdür, cinayettir.’ Bugün bu sözlerin muhatabı yalnızca tarihin karanlık sayfaları değil; yüzleşmekten kaçınan, hakikati erteleyen günümüz siyasal yaklaşımıdır. Kürt ve Alevi kimliklerimiz nedeniyle yaşatılan nice haksızlık ve travmaların ancak nitelikli bir yüzleşme temelinde eşit yurttaşlık hukukunun tanınarak aşılabileceğine olan inancımızı bir kez daha vurguluyoruz.”
Tekin, “Seyit Rıza ve idam edilen diğer altı canımızın mezar yerleri açıklanmalı ve cenazelerinin Dêrsim’e nakli engellenmemelidir. Arşivler açılmalı, Dêrsim ismi iade edilmelidir. Sürgünler, kayıplar, el konularak götürülen çocuklarımızın listesi ve akıbetleri açıklanmalıdır. Asimilasyon, zorunlu göç, doğa katliamı ve her türlü şiddet biçimine son verilmelidir. Devlet tarafından açık ve resmi bir özür kamuoyu önünde ilan edilmelidir. Soykırım tanınmalıdır” şeklindeki taleplerini sıraladı.
(DERSİM)







