Ölüm orucu gazisi Eyüphan Başar’ın gazetemizde yayımlanan öykü dizisi derlenerek “Nehrin Bir Devinimi” ismiyle şeykitap’tan çıktı.
Eyüphan Başar, 1996 yılında 69 gün süren ölüm orucunun ardından oluşan Wernicke-Korsakof sendromu nedeniyle birçok şeyi unutmaya başladı. Beyninde ve bedeninde meydana gelen hasarlar Başar’ın devrimci üretimini engelleyemedi, yaşanılanları anlatmak için öyküler yazmaya başladı. 1997-98 yıllarında Özgür Gelecek ismiyle yayın faaliyetini sürdüren gazetemizde yayımlanan bu öyküler, o dönem de büyük bir ilgiyle karşılandı.
Başar “Nehrin Bir Devinimi”nin hikâyesinin başlangıcını şöyle anlatıyor:
“Eylem sona erince pek çok şeyi hatırlamadığımı gördüm ve günlüğü her gün okumaya başladım. Wernicke-Korsakof Sendromu’ndan henüz haberdar olmadığım için neden hatırlayamadığımı anlayamıyor, kendi kendime aptal muamelesi yapıyordum. ‘En iyisi süreci yaz. Öykülerle anlat,’ dedim.
Dedim de nasıl yapacağım? Suyumu çayımı kavanozla içebiliyorum ancak. Parmaklarımı kapatıp kalem tutamıyorum.
Ne yapsam…
Elime bez sardım. Yazarken harfler çok büyük ve dalgalı olduğu için anlamsız geldi bu çabam.
Ne yapsam…
İki işaret parmağımı diğerlerinden ayırabiliyordum ancak. ‘Şöyle iki parmakla üstten aşağı dokunduğumda yazacak bir alet olsa,’ diye düşündüm günlerce. Kimseyle paylaşmadım yaşadığım güçlüğü; kendim halledeceğim ya.
Bir gece tak taka tak sesleriyle uyandım. Duvarlardan tutarak mutfak olarak kullanılan geniş hücreye doğru yürümeye başladım. Ses oradan geliyordu.
Baktım Tarık önündeki bir alete üstten aşağı vuruyor iki parmağıyla… Eğildim baktım… Takılı kâğıtta siyah renkli harfler vardı. Şimdi kitabın çıktığı, elimize geçtiği an gibi bir sevinç ve heyecan sardı beni…
‘Bundan başka var mı?’ dedim.
‘Sizde de var iki tane,’ diye yanıtladı beni.
‘Canım nedir bu?’ diye sordum.
‘Daktilo…’
‘İcat edenin eline sağlık… Sağ ol,’ dedim.
Tuhaf tuhaf baktı Tarık bana. Hücreye döndüm yavaş yavaş, keyifliydim.
Sabahı zor getirdim. Nöbetçi yoldaşım kahvaltı getirince anlattım meseleyi. Kahvaltım bitmeden daktilo geldi.
Kahvaltıyı bıraktım. Daktilo küçük masamın üzerine konuldu. Kâğıtların arasına kopya kâğıdı yerleştirdi ve daktiloya taktı yoldaşım. Üç kopya olacaktı. ‘Kâğıt bitince çağırırsın’ dedi ve gitti yoldaşım.
Daktiloya sarıldım önce, sonra uzun uzun okşadım. Yoldaşım bastı kahkahayı; durumu anlamadı pek. Ben de bastım kahkahayı bana gülündüğünü görerek… Hapishane sallandı…
Sonrasında gece demeden gündüz demeden yazmaya başladım.”
İlgiyle karşılanan “Nehrin Bir Devinimi” okuyucusuyla buluşmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde yazarın katılımıyla İstanbul’da imza günleri düzenlenecek. İmza günlerinin ilki 14 Eylül saat 15.00-19.00’da Kartal’da Hasat Sanat Atölyesi’nde olacak.